Diş beyazlatma işlemi sonrasında en çok karşımıza çıkan durum sıcak, soğuk hassasiyetidir. Bu durum anlık olarak gerçekleşebileceği gibi bazı durumlarda yarım saati bulan sızlamalar olarak karşımıza çıkar. Böyle bir durum ile karşılaşıldığında diş hekimine olan durumdan bahsedilir ve diş hekimi diş yüzeyine hassasiyet giderici ajanlar ya da flor uygulaması yapar. Hassasiyet yaşayan hastalarımıza ayrıca marketlerde de bulabilecekleri hassasiyet giderici içerikli diş macunu kullanımı da önerilebilir. Çok şiddetli ağrı oluştuğu durumlarda ağrı kesici ilaç kullanımı da önerilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu durum geçicidir ve en çok 24-48 saat bireylere rahatsızlık verir. Ofis tipi beyazlatma işlemi sırasında diş eti ile diş arasına bariyer yerleştirilir ki böylelikle dişeti bölgesine beyazlatıcı jel gelmesi engellenmiş olur. Ancak dikkat edilmezse beyazlatıcı jel diş etine değer ve diş etinde tahrişe sebep olur. Tüm bu bahsi geçen durumlar geçici diş ve diş eti reaksiyonlarıdır ve çok hızlı şekilde toparlar. Tüm diş doktorları ve diş poliklinikleri sağlık bakanlığı onaylı beyazlatma jeli kullanırlar bu sebeple beyazlatıcı jellerin diş minesine zarar vermesi ya da diş minesini inceltmesi gibi bir durum söz konusu değildir.

Diş beyazlatma ücreti bireyin dişlerinin genel durumu ile yakından ilişkilidir. Yine uygulanan beyazlatma tipi ve beyazlatmada kullanılacak olan marka beyazlatma ücretlerini etkiler. Hastalarımız her sene yayımlanan Türk Diş Hekimliği fiyat tarifesinden beyazlatma ücretlerini öğrenebilirler.

Diş beyazlatma işlemi sırasında ya da sonrasında kişiler arası hassasiyet durumu farklılık gösterir. Diş beyazlatma işlemi sonrası yaşanabilecek bu duruma ağrı demek aslında çok doğru olmaz. Yaşanan durum hassasiyettir ve önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi bireyler arası farklılık gösterse de en fazla 24-48 saat içerisinde gelişen bu durum geçecektir.

Diş beyazlatma işlemi sırasında kullanılan tüm ürünler sağlık bakanlığı onaylı ürünlerdir ve dişlere zarar verme gibi bir durum söz konusu dahi olamaz. Ancak unutulmamalıdır ki diş beyazlatma işlemi diş doktorları ve diş polikliniklerince gerçekleştirilir.

Diş beyazlatma (Bleaching) işlemi sonrası yapılan tedavinin etkinliği eğer kişi ve kişiler diş hekiminin önerilerine uygun davranırlar, ağız hijyenlerini iyi sağlarlarsa 2 seneye kadar yapılmış olan diş beyazlatma işlemi etkinliğini korur. Ancak renklendirici gıda tüketimi, sigara, çay ve kahve gibi ürünler yoğun olarak kullanılırsa diş beyazlatma işleminin etkinlik süresi de kısalmış olur.

Son zamanlarda diş beyazlatıcı ürünler market ve eczanelerde satılmaktadır. Bu ürünler diş doktorlarına sorulmadan satın alınmamalı ve nasıl kullanılacağı bilgisi diş hekimi tarafından verilmelidir. Diş beyazlatma işlemi yaptırmak isteyen kişiler internet üzerinden arama yaptıklarında karbonat, limon ve hatta çamaşır suyu gibi ürünlerin kullanıldığında dişlerin beyazladığı üzerine yazılar okuyabilir. Bu durum asla gerçeği yansıtmadığı gibi dişlere zarar da verir. Bu sebeple lütfen diş beyazlatma işlemi için diş hekimine danışın.

Ağız içine uygulanan hangi restorasyon biçimi olursa olsun ağız bakımı iyi şekilde idame ettirilmelidir. Tam seramik restorasyonlarda ağız bakımı orta sertlikte elektrikli ya da manuel diş fırçalarıyla günde iki kez ikişer dakika fırçalama ile olur. Ağız duşu, ara yüz fırçası ve diş ipi diş hekimi ve diş kliniğinin önerileri doğrultusunda yapılabilir. Ayrıca tüm bu bakımlara ek ağız çalkalama suları da kullanılabilir. Aşırı sert ya da yapışkan gıdaların tüketilmesinden tıpkı diğer diş kaplama materyallerinde olduğu gibi kaçınılmalıdır.

Emax ve empress diş kaplamalarının kullanım süresi kişinin ağız hijyeni ve gıdaların tüketim alışkanlıklarıyla doğru orantılı olarak artar ya da azalır. Bu sebeple kesin bir zaman dilimi verebilmek maalesef zor olmakla birlikte, diş hekiminin önerilerine uygun davranıldığı sürece 8-10 sene ve belki de daha uzun yıllar ağızda sağ kalımı mümkündür.

Full seramik kaplamalar yapılırken ilk seansın süresini etkileyen en önemli unsur kaç adet yapılacağıdır. Bu sebeple ölçünün alınacağı ilk seans 15 dakika ile 2 saat arasında değişmektedir. İlk seanstan itibaren hastaların geçici dişleri de hastaya uygulanır. Ölçüler alındıktan sonra tedavinin sonlanmasına kadar olan seanslar 15 dakika ile 45 dakika arasında değişmektedir.

Tam seramik kaplama yapılırken diğer kaplama tiplerinde de olduğu gibi geçici dişler diş kesimleri yapılır yapılmaz hastaya teslim edilir. Hastaların dişsiz kalması gibi bir durum söz konusu değildir.

Full seramik kaplama işleminde dişler çepeçevre ufaltıldığından dolayı diş dokusunun daha hassas olduğu dentin tabakası ortaya çıkar. Bu sebeple hassasiyet gerçekleşebilir. Ancak bu durum tam seramik kronlar ağıza yapıştırıldıktan sonra ya hemen geçecektir ya da bir süre sonra ortadan kalkacaktır. Çok nadir durumlarda hassasiyet devam eder ve hastanın yaşam konforunu olumsuz etkilerse o zaman kanal tedavisi yapılarak sıcak ve soğuk hassasiyetinin önüne geçilir.

Tam seramik kron ve kaplamalar diş ve diş eti dokusu ile biyouyumlu materyallerdir. Bu nedenle ağız çevre dokularında alerji gözlenmez. Ancak tam seramik restorasyonlarda kullanılan yapıştırıcılar diğer kaplamada kullanılan materyallerden farklı özelliktedir. Yapışkan artığının dişeti yüzeyinden iyi temizlenmemesi durumunda diş eti problemi ortaya çıkabilir. Yine de unutulmamalıdır ki bu durum bile alerjiye sebep olmaz, diş eti kanamalarına sebep olur. Yapışkan artıkları iyi temizlendikten sonra bu durumda ortadan kalkar.

Tüm seramik kaplamalar yüksek teknoloji ile kişiye özgü üretilen restorasyon biçimidir. Kaplama materyaline bağlı dişlerde renklenme ve renk değişimi olmaz. Ancak kişi ağız hijyenini iyi sağlayamaz, Sigara, çay, kahve tüketimi fazla olursa dışsal lekelenmeler olabilir. Böyle bir durum ile karşılaşıldığında diş temizliği yapılarak dişler ilk gün yapıldığı haline geri döner. Tam seramik kaplamalar ışık geçirgenliği yüksek materyallerdir. Bu sebeple diş içeriden çürürse yapılmış olan kaplamada renk değişimi görülebilir. Ancak bu durum neredeyse hiç karşılaşılan bir durum değildir.

Tam seramik restorasyonlar sadece bu materyalin yapıştırılması için üretilen özel yapıştırıcılar ile yapıştırılır. Tam seramik kaplamaların çıkması ya da kırılması bu sebeple pek olağan değildir. Bireyin kendi dişlerini kırma potansiyeli ne kadar düşük ise tam seramik kaplamaları da kırma potansiyeli o kadar azdır. Ancak aşırı sert bir cisim diş yüzeyine geldiğinde tıpkı kendi dişlerimiz kırılabileceği gibi tam seramik kaplamalarda kırılabilir.

Tam seramik kaplamaların iç ve kenar diş uyumları oldukça yüksektir. Diş hekiminin dikkatsizliği sonucu iyi yapıştırma sağlamadıysa ya da bireyler ağız hijyenlerini hiç idame etmedilerse dişlerin içeriden çürümesi pek olağan değildir.

Geleneksel metal destekli porselen dişlerde diş eti kenarlarında gri ve mor yansımalar görülebilmektedir. Ancak tam seramik, zirkon ve lamine dişlerde böyle bir durumla karşılaşılması mümkün değildir.

Zirkonyum diş kaplamaları altın ve titanyumdan sonra en doku dostu elementtir. Ağız bakımı için önerilen; düzenli diş fırçalama, ağız duşu kullanımı, diş ipi ve ara yüz fırçası kullanıldığı taktirde asla ağız kokusu şikâyeti ile karşılaşılmaz. Ağız bakımını iyi yaptığını düşünen hasların yine de ağız kokusu şikâyeti varsa muhakkak diş hekimine randevu almalıdır. Çünkü bazen mide kaynaklı reflü benzeri durumlarla karşılaşılabilmekte ve bu durum da ağız kokusu şikayetine sebep olmaktadır.

Doğal dişler tüketilen gıdaların etkisi ile birlikte yıllar içerisinde yaş almaya da bağlı olarak renk değişimine uğrarlar. Zirkonyum kaplama yaptıran hiçbir hastada renk değişimi olması mümkün değildir. Bunun sebebi en son işlem olarak zirkonyum restorasyonların cilalanmasıdır. Zirkonyum restorasyonlar yüksek sıcaklıklarda fırınlanır ve pürüzsüz yüzeyler elde edilir. Bu durumda tüketilen gıdalar vasıtasıyla oluşabilecek renklenmenin tamamen önüne geçer ve koruyucu bir kalkan oluşturur.

Daha önceki yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi zirkonyum hatırı sayılır doku ile uyumluluk gösteren doku dostu bir materyaldir. Bu sebeple zirkonyum diş kaplamaları kişiler de düzenli ağız bakımlarını yapıyorlar ise dişeti problemlerine sebep olmazlar. Nikel alerjisi en çok bilinen ağız içi de kullanılan alerjen yapıdır. Zirkonyum asla nikel içermediğinden alerjik reaksiyonların gerçekleşmesi de söz konusu olmaz.

Gülüş tasarımı yapılacak bireylerin ya da arka grup dişlerine zirkonyum yaptıracak bireylerin farkında olması gereken yegane şey bu işlemlerin ilgili bireylerin konforunun arttırılması için yapılıyor olduğudur. Lokal anestezi altında yapılan bu işlemler ile hastalar işlem sırasında ağrı ve sancı hissetmezler.

Biz diş profesyonellerine bu soru soru sorulduğunda aslında en güzel cevabı çevrenizdeki yakınlarınızdan alırsınız demek çok daha doğru bir cevap olur. Klinik tecrübelerimize göre hiçbir hastamızı memnun bırakmadan kliniğimizden uğurlamamız söz konusu dahi olamaz. Zirkonyum diş restorasyonlardan kişilerin memnun olmasında ki en büyük etken doğal dişleri çok iyi taklit etmeleridir ve ağızda yabancı bir cisim hissetmemeleridir. En önemli üç unsur olan; estetik, fonksiyon ve fonasyon zirkonyum diş kaplamlar ile en ideal şekilde sağlamaktadır. Ayrıca daha önceki yazılarımda olan zirkonyum diş avantajları nelerdir yazımızda bu yazıyı okuduktan sonra okumadılarsa tekrar okumalarını öneririz.

Kişilerde zirkonyum restorasyonlara başlamadan önce yapılacak tedaviler var ise elbette süre bir miktar uzayacaktır ancak ölçü aşamasına gelindiyse eğer yapılacak diş sayısına bağlı farklılıklar gösterse bile ortalama 1-4 seans ve 3-7 gün içerisinde zirkonyum diş kaplamaları hastalara teslim edile bilinir.

Zirkonyum diş kaplamaları zirkonyum diş kaplamaları için özel üretilmiş fosfor esteri içeren özel yapıştırıcılar ile yapıştırılır. Çok nadir olsa bile zirkonyum diş kaplamaların ana dişten yapıştırıcısının düştüğü görülmüştür ve karşılaşılabilecek bir durumdur. Yapışkan gıdaların rutin olarak tüketiliyor olması da yine zirkonyum diş kaplamalarının düşmesine sebep olmaktadır. Sert gıdaların tüketiliyor olması dengesiz ve aşırı dişler üzerine gelen kuvvetler ya da dövüş sporları ile ilgilenen bireylerde tıpkı kendi dişlerinde de olabileceği gibi zirkonyum kaplama dişlerde de kırıklar meydana getirebilir.

Porselen yaprak dişlerin yapımı hastaların tüm ağız bakımları yapıldıktan sonra 2-3 seans ve 5-7 gün toplam süre ile biter. Birinci seansta preperasyonlar yapılıp dişler ölçü alımına uygun hale getirilir ve ölçü alma işlemi sonrası gerekli görülür ise geçici dişler yapılır. İkinci randevuda diş eti ile dişlerin uyumları kontrol edilir. Sonraki seans ya da seanslarda hastanın beğenisine sunulur ve eğer hastalarımız yapılan işlemden memnun kalırlarsa lamine dişler daimi olarak özel yapıştırıcılarla yapıştırılır.

Porselen lamine dişler için özel olarak üretilen reçine esaslı özel yapıştırıcılar mevcuttur ve yapılan yaprak porselenler bu özel yapıştırıcılarla yapıştırıldıkları için porselen laminelerin desimante olması yani düşmesi çok sık karşılaşılan bir durum değildir. Ancak yapıştırma prosedürüne diş hekimi uygun davranmadıysa ya yapıştırma sırasında tükürük ya da su geldi ise diş yüzeyine o zaman yapıştırıcıda tam bir adezyon sağlamaz diş yüzeyine. Bu durumda yapılan laminenin erken dönemde çıkmasına sebep olur. Yine hekim kaynaklı bir faktör olan diş ile laminenin tam uyumlu yapılmamasıdır. Böyle bir durum varsa doğru olan hekimin yaptığı işi en başa alıp yeniden lamine dişlerin üretilmesi olmalıdır. Ancak buna uygun davranılmadığı durumda lamineler maalesef erken dönemde düşebilir. Ağız hijyenini iyi sağlamayan ya da asitli gıdalar tüketen hastalarda veya tüketilmemesi gereken gıdalar tüketildiğinde laminelerde kırıklar ya da düşmeler olabilir. Diş sıkan bireylere diş plağı ile beraber botox uygulaması yapılmalıdır.

Zirkon kaplama ile porselen lamine yaprak kaplama arasındaki en büyük fark dişe uygulanan diş sert dokusu eksiltme miktarıdır. Zirkon diş kaplamalarında dişin çepeçevre tüm yüzeylerinden 0,9-2 mm kadar diş sert dokusu kaldırılarak yapılırken, porselen lamine dişlerde bu oran dişin tek yüzeyinden en fazla 0,3-0,6 mm kadar sert doku eksiltmesi ile mümkündür.

Her bireyin diş yapısı farklı olduğundan dolayı ortodontik muayenesi yapılmayan bireylere net bir fiyat söylemek mümkün değildir. Kullanılacak olan özel sistemler kişiden kişiye farklılık gösterecektir. Farklı ortodontik tedavi seçeneklerinin olduğu da göz önünde bulundurulacak olursa yine muayene olmadan fiyat verilmesi doğru olmayacaktır. Bu sebeple ortodontik tedavi fiyatları hakkında bilgi almak için diş kliniğimize gelip muayene olmanızı öneririz.

Yeni gelişen sistemler sayesinde ortodontik amaçlı diş çekimi yapılması eskiye oranla azalmıştır. Ancak yine de ciddi çene darlığı problemi yaşayan hastalarımıza ya da dişleri çok fırlak olan hastalarımıza ortodontik amaçlı diş çekimi yapabilmekteyiz.

Ortodontik tedaviler diş hekimliği fakültesi sonrasında 4 yıl daha ortodonti anabilim dalında uzmanlık ya da doktora eğitimi görmüş kişiler tarafından gerçekleştirilir. 4 yıl ortodonti anabilim dalında eğitim alıp başarıyla eğitimini bitiren diş hekimlerine ortodontist denir ve ortodontik tedaviyi ortodontistler gerçekleştirir.

İlk ortodontist ziyareti ebeveyneler aracılığı ile 7 yaşında gerçekleştirilmelidir. Ortodontik muayene ile çocukların ileride yaşayabileceği çene darlığı ve çene gelişim süreci hakkında ebeveynler bilgilendirilir. Eğer 7-10 yaş bandında müdahale gerekirse bu birinci faz ortodontik tedavi yapılacak demektir. Birinci faz ortodontik tedavi ile çocukların cene gelişimi desteklenmiş olur. Bu sebeple bireylerin her zaman süt dişlerinin tamamının değişip yerine daimî dişlerin gelmesi her zaman beklenmek zorunda değildir. Çenedeki yapısal bozukluk erken yaşlarda fark edilip müdahale edilirse ortodontik tedavi çok daha hızlı sonuç verir. Erken yaşlarda ortodontik muayene olmak ileri yaşlarda muayene olmaktan çok daha iyi bilgilendirilme ve çok daha hızlı tedavi sağlar.

Ortodontik tedavi süreci kişinin yaşı ve çene yapısıyla ilişkilidir. Bu sebeple net bir zaman dilimi vermek mümkün olmasa da en az 8 ay en fazla 2,5 sene sürer. Tedavi süresini etkileyen bir diğer unsurda hasta hekim uyumudur. Randevulara aksatılmadan gelinmesi ve ağız hijyenin iyi idame edilmesi tedavinin gidişatını olumlu yönde etkiler.

Ortodontik tedaviye ilk başlanacağı seans çene model analizi, ölçümlemeler ve braket takımı gibi işlemler yapılacağından yaklaşık olarak 30-40 dakika hastalarımız bize zaman ayırmaları gerekmektedir. Daha sonraki randevular 4-6 haftada bir olarak gerçekleşmekte ve randevular ortalama 15 dakika sürmektedir.

Diş teli ya da şeffaf plak tedavisi boyunca hastalarımız herhangi bir ağrı sancı hissetmezler ancak tedavinin ilk başladığı dönemlerde dişlerde hareket meydana geleceğinden belki birkaç gün kadar yakınmaları olabilir. Bu durum geçici ve olağan bir durumdur. Ortodontik tedaviye ilk başlanıldığında teller yanak ve dudaklara rahatsızlık verebilir. Böyle bir durum olduğunda yanak ve dudaklar tellerin varlığına alışana kadar hekimin önereceği ortodontik mumları kullanabilir. Hastaların ortodontik tedaviye tam adapte olmalarından sonra herhangi bir ağrı ve sızı hissetmezler.

Ortodontik tedaviler sadece diş çapraşıklığı için değil aynı zamanda çene gelişimini desteklemek için de yapılır. Bu sebeple ortodontik tedavi ile bireylerde ki yüz asimetrileri ve dişlerde olan asimetriler düzeltilebilir. Ortodontik tedavi için bir yaş engeli yoktur. Bireylerde ileri diş eti problemi olmadığı ve ağız hijyenleri iyi olduğu sürece her yaşta ortodontik tedavi görebilirler.

Her bireyin saç rengi, göz rengi, boyu ve daha niceleri genlerle aktarılır ve değiştirilemez. Çene ve diş yapıları da genler vasıtasıyla aktarıldığından ortodontik çene bozukluğu ancak ortodontik tedaviler ile mümkündür. Gen faktörü kadar çevresel faktörlerde önemlidir. Çevresel faktörlere en iyi örnek çocukluk çağından vaktinden önce çürük ya da travma nedeniyle çekilen süt dişleridir. Ortodontik tedavi öncesi gerekli önemler alınmazsa bu durum ortodontik bozukluğu tetikleyecektir. Ancak tüm durumlar ortodontik tedaviler ile düzeltilebilecek hususlardır.

Ortodontik tedavi bittiğinde var olan estetik gülüşün korunması için pekiştirme tedavileri uygulanmalıdır. Yaş alma ile beraber bile düzgün diş dizisi olan bireylerde çapraşıklık meydana gelebilmektedir. Pekiştirme tedavisi; tedavi sonrası dişlerin arka yüzeylerine yerleştirilen küçük teller ve plaklar ile sağlanmaktadır. Bu aparatların hasta tarafından kullanımı tedavinin idamesi için çok önemlidir.

Ağız hijyenine dikkat edildiği ve hekimin önerileri göz önünde tutulduğu sürece diş telleri asla koku yapmaz. Diş tellerinin bakımı normal ağız hijyenini idame etmekten daha zor olduğu da bir gerçektir. Bu sebeple ağız hijyenine bireyler her zaman olduğundan daha fazla dikkat etmeleri önerilir.

Kanal tedavisi bireyin dişini kurtarmak için son yol olduğu unutulmamalıdır. Köprü ve implant tedavilerine göre daha ekonomik maliyetli oldukları ise kesindir. Ancak yine de kesin bir fiyat söylemek dişin radyolojik ve ağız içi muayenesini yapmadan söylemek ve konuşmak doğru olmaz. Her sene yayımlanan Türk Diş Hekimliği birliği fiyat tarifesinden hastalarımız kanal tedavisi fiyatlarına ulaşabilir.

Kanal tedavisi dişin kök anatomik yapısı, kaç kanallı olduğu ve kök dibi enfeksiyon miktarına göre tek seans yapılabileceği gibi 2-3 seans da da bitirilebilir. Her seans ortalama 40-50 dakika sürmektedir.

Önceki yazımızda diş kök anatomisinden bahsetmiştik ancak kısa bir özet yapmak gerekirse kanal tedavisi bir neden ile dişin kan ve sinir paketinin hasar görmesi nedeniyle dişte yaşanan ağrı neticesinde ağrının kesilmesi ve kişinin dişini sağlıklı bir şekilde kullanımın sağlayan tedavi yöntemidir. Kanal tedavisi sırasında lokal anestezi yapılıp diş uyuşturulduğundan işlem sırasında ağrı hissedilmez ancak çok sınırlı olgularda ilgili çevre dokular uyuşsa bile dejenere olmuş pulpa dokusu tam uyuşmayabilir ve hastalar işlem sırasında kısa süreliğine de olsa ağrı hissedebilirler ancak bu durum 30-40 saniyelik bir işlem ile sonlandırılabilir. İşlem sonrası ise 7-14 gün kadar azalan miktarda üzerine basamama durumu ile karşılaşıla bilinir ancak bu durum geçicidir.

Kanal tedavisi ihtiyacının ilk belirtisi yoğun sıcak soğuk hassasiyetidir. Bu durum ağrı kesicilerle giderilmeye çalışılsa bile birey tarafından, her seferinde daha şiddetlenerek karşımıza pulpanın dejenere olmasıyla sonuçlanır. En son kök dibinde ciddi lezyonlara, abselere sebep olur ve maalesef diş çekime kadar gider.

Bir dişe anestezi yapılmadan kanal tedavisi yapılabilmesi için ilgili dişin kan ve sinir paketinin tamamen ölü olması gerekir. Bu durum ilk muayene seansında bize başvuran hastalarımızda çok nadir olarak karşılaştığımız bir durum olsa da anestezisiz kanal tedavisi yapabilmek mümkündür.

Kanal tedavisi bitirildikten sonra eğer kişilerde 1 aydan uzun süre dişinin üzerine basamama ve yemek yiyememe durumu görülüyor ise kanal tedavisi başarısız olmuş demektir. Böyle bir durumda kanal tedavisi yapan hekime ya da ikinci bir göz olarak başka bir hekime başvurulmasında fayda vardır.

Kanal tedavisi yapılan dişler tıpkı diğer dişlerimizde olduğu gibi fırçalanması gerekir. İyi fırçalanmadığı taktirde ilgili diş yeniden çürüyecektir. Çürüyen diş dolgunun diş yüzeyinden ayrılmasına ve dişin kırılmasına sebep olur. Bu sebeple günlük ağız bakımı yapılmalıdır.

Kanal tedavisi biten bireylerde 7-14 gün ve bazen bir aya uzayan iyileşme süreci geçirir. Bu süreçler bittikten sonra hastalarımız dişlerini sağlıklı şekilde kullanırlar. Ancak bazı durumlarda başarısızlık da olabilmektedir. Başarısızlığın önüne geçmek için diş hekiminin önerilerine uygun ağız bakımı yapmak gerekmektedir. Bazı durumlarda dişte madde kaybı çok olduğunda dişin koruma altına alınması için kanal tedavi yapılan dişlere kaplama yapılması önerilir.

Kanal tedavisi daha önce yapılmış bir dişe kanal tedavisi tekrar belli başlı durumlar halinde yapılabilir. Bu durumların sıralaması gerekirse; 1. Kök boyundan kısa doldurulmuş ya da kök ucundan uzun, taşkın yapılmış kanal tedavisi olduğunda 2. Kök dibinde röntgen ile bakıldığında lezyon görülüyor ise 3. İlgili dişin dolgu kısmı düşmüş ve ağız sıvıları ile kanal dolum materyalleri enfekte olduysa İlgili dişe ikinci bir şans verilip yeniden kanal tedavisi yapıla bilinir.